5 Temmuz 2013 Cuma

Matkap Ucu

Günlerdir evde otur otur fena daraldık. Azıcık gezdireyim dedim bizimkileri.

- Hadi, ben tütüncüye bi de nalbura uğrıcam, ikiniz falan gelin.


- Oha geliyom ben.

- Abi tuvaletteyim çıktım hemen geldim.
- Benim hiç çıkasım yok. Asitli bişe alın gelirken.
- Uyuyolar mı içerde? Neyse kaldırma hiç. Tamam üçümüz çıkarız.
- Kralsın abim. Adamsın eheho.
- Vaay sevdiğin gömleği giymişsin.
- Ya yürüyün zaten uykum var diye çıkıyorum. Evde durursam uyıcam.
- Uyuma hafız gezeriz açılırız. Yaz geldi hem kızlara bakarız eheh.
- Zevzek herif ya. Matkaba uç alıcaz bak unutturmayın. bi de ona uygun dübel vida falan.

İnsanın matkabı olması güzel bir his. Kim bilir belki yılda bir kere falan kullanıcam. Ama güzel bir his. Eşya konforu işte. Var. Ontolojik hep. Ben ki gereksiz şeylere sahip olmaya o kadar karşı bir insanım ama inceden seviniyorum matkabım var diye. Atla deve de değil. Matkap+şarjlı tornavida 30 lira. Bedava...


Yok hani matkap acemisi olsam neyse. Hiç değilim. Luthier çıraklığı yaparken her gün kullanırdım.


Çok güneş, trafik, tramvay.


- Hafız yalnız şort modası fena yardırmış, Allah razı olsun üreteninden satanına kadar. fiyüvv. Kışın da süperdi. Bi siyah taytla hem hanımlar rahat etti hem göte doydu gözümüz. Yaz iyi ama yaz güzel.

- Tütün, nası tütün alcaz? Paketli mi açık mı?
- Bilmiyorum ya bikaç çeşit alasım var. İçeriz değişik değişik.
- Beyler saat 10 yönünde mini kot şort ouvvv.
- Dikkatli baktırmasana piç. Allah allah cool adamım olm ben. Direk bakmam öyle. Glance atacaksın, sanki denk gelmiş gibi bakıcan. Hayvan herif.
- He sanki bi kendimize bakıyoz. Yav dayı tamam sen bakma. Açıdan çıkmasın, ben dikkatli bakarım ayarlarım onu.

Zevzeklerin yüzünden yürürken düşünmek istediklerimden koptum hep. Belki güzel bir şarkı gelecekti aklıma. Klipli gibi yürüyecektim, sıcağı umursamadan. Atamıyorsun ama içindekini. İşin garibi, artık onlarla eskisi kadar eğlenemiyordum.


- Abi ben 1041 mırıldanıcam seversin sen.

- Hay yaşa.

Eğlenmiyordum dedim ya. Böyle ifadesiz hatta soğuğa yakın yüzlü bir kız görünce birkaç dakika hayal kurmuyordum onunla ilgili. Bi tarafım götüne bakıyordu onun. Bi tarafım "aman bulaşmayalım kimseye" diyordu. Kimseden destek gelmeyince çok da düşünemiyordu hiç bir taraf. Ne kadar mutlu olabileceğimiz ya da güzel başlayıp doğal olarak boka sarmalı hayalleri kurmuyorduk hiç birimiz 3-5 dakika.


Matkap ucu düşünüyordum. Şimdi benim atölyede kullandıklarım hep ahşap için olanlardı sanırım. Öyle bir ayrım var. Beton için uç, tahta için uç. Ne bileyim belki o kadar keskin ayrımlar değildir. Ama fayanslar yeni. Büyük ya da yanlış uç alırsam cillop gibi fayansı patlatır ve üzülürüm. Matkap ucu bilinmezlikti ve çok güzeldi. Neyin bilinmediği biliniyordu en azından.


- Sakalında beyaz çıktı olm matkap ucu düşüne düşüne. Sktiret Bauhausa, Tekzene falan gider takım alırız tek tek almayalım.

- E o da mantıklı.
- Oha saçlara bak ne güzel lan kıvır kıvır fiyuuu. Tam senlik hacı. Yatırır kucağna saçlarını sev romantik gibi eheheh.
- Olm bak çıkarırım cipralexi 30 a, bi de yatarken ataraxa falan başlarım önünü göremezsin.. libidik pezevenk seni.
- :/

Hal böyleyken eve vardık. Temizliğe girişti bizimkiler. Ben Meleği merak ettim. Akbili mi boştu? Haritası mı yoktu? Haber mi vermediler acaba?


"maybe i should write a blog" dedim içimden ingilizce. Çünkü yazmasaydım delirirdim. Şaka şaka bi bok olmazdı. Kimse yazmasa da bişey olmaz. Hatta daha süper olur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder